Türkiye, Almanya, İsrail, Yunanistan, Irak ve Lübnan: Karşılaştırmalı bir bakış açısıyla bu ülkelerin milliyet ve vatandaşlığı nasıl tanımladıkları, kimin vatandaş olup kimin olmadığını nasıl belirledikleri ve bu tanım ve belirlemeleri zaman içerisinde nasıl değiştirip dönüştürdükleri inceleniyor Vatandaşlık ve Etnik Çatışma'da. Kitap gücünü tam da inceleme konusu olarak seçtiği örnek ülkelerden alıyor. Çünkü bu ülkelerin her biri ulus-devlet inşa etmenin ortak sorunlarını yaşamışlar, ulus-devlet ile etnisite, din ya da başka cemaat biçimleri arasındaki ilişkinin nasıl tanımlanacağı ve sık sık başgösteren meydan okumalara karşı tâbi nüfusun gözünde bu tanımların meşruiyetinin nasıl sağlanacağı sorusunu yanıtlamak durumunda kalmışlardır. Bu ülkelerde farklı vatandaşlık biçimleri söz konusu, ancak benzer sorunlarla karşı karşıyalar. Farklılıklar bir yana, bu ülkelerin hepsinde ulusal topluluğun kalbinde açık olsun örtük olsun etnik ya da dinsel bir kimlik yatmaktadır. Bu farklı örneklerin karşılaştırılması, ulusun inşası konusunda her birinin paylaştığı ikircikliğin farklı biçimlerde ele alındığını, iç savaş’tan vatandaşlık haklarının barışçı yollarla yeniden tanımlanmasına uzanan farklı sonuçlara varıldığını gösteriyor.
Kitabın daha en baştan, örneklerini seçerken yaptığı doğru tercih –yani ideal vatandaşlığı inşa etmiş olduğu varsayılan Atlantik çekirdekten kalkıp daha Doğu'ya gitmek yerine, doğrudan problemli olagelmiş alandan örnekler seçmesi, ve onları kendi aralarında karşılaştırması– verimliliğini kanıtlıyor. Bu sayede, hem kendi yakın bölgemizi daha iyi bilme fırsatını yakalıyor, hem de Türkiye'ye özgü sandığımız problemlerin hiç de öyle olmadığını, daha çok problemlerin bize özgü yollarla yaratılmış çözümsüzlükleri olduğunu görebiliyoruz.
Türkiye, Almanya, İsrail, Yunanistan, Irak ve Lübnan: Karşılaştırmalı bir bakış açısıyla bu ülkelerin milliyet ve vatandaşlığı nasıl tanımladıkları, kimin vatandaş olup kimin olmadığını nasıl belirledikleri ve bu tanım ve belirlemeleri zaman içerisinde nasıl değiştirip dönüştürdükleri inceleniyor Vatandaşlık ve Etnik Çatışma'da. Kitap gücünü tam da inceleme konusu olarak seçtiği örnek ülkelerden alıyor. Çünkü bu ülkelerin her biri ulus-devlet inşa etmenin ortak sorunlarını yaşamışlar, ulus-devlet ile etnisite, din ya da başka cemaat biçimleri arasındaki ilişkinin nasıl tanımlanacağı ve sık sık başgösteren meydan okumalara karşı tâbi nüfusun gözünde bu tanımların meşruiyetinin nasıl sağlanacağı sorusunu yanıtlamak durumunda kalmışlardır. Bu ülkelerde farklı vatandaşlık biçimleri söz konusu, ancak benzer sorunlarla karşı karşıyalar. Farklılıklar bir yana, bu ülkelerin hepsinde ulusal topluluğun kalbinde açık olsun örtük olsun etnik ya da dinsel bir kimlik yatmaktadır. Bu farklı örneklerin karşılaştırılması, ulusun inşası konusunda her birinin paylaştığı ikircikliğin farklı biçimlerde ele alındığını, iç savaş’tan vatandaşlık haklarının barışçı yollarla yeniden tanımlanmasına uzanan farklı sonuçlara varıldığını gösteriyor.
Kitabın daha en baştan, örneklerini seçerken yaptığı doğru tercih –yani ideal vatandaşlığı inşa etmiş olduğu varsayılan Atlantik çekirdekten kalkıp daha Doğu'ya gitmek yerine, doğrudan problemli olagelmiş alandan örnekler seçmesi, ve onları kendi aralarında karşılaştırması– verimliliğini kanıtlıyor. Bu sayede, hem kendi yakın bölgemizi daha iyi bilme fırsatını yakalıyor, hem de Türkiye'ye özgü sandığımız problemlerin hiç de öyle olmadığını, daha çok problemlerin bize özgü yollarla yaratılmış çözümsüzlükleri olduğunu görebiliyoruz.