Aguilar, işsiz bir profesördür. İlk evliliğinden olan çocuklarını görmek için çıktığı birkaç günlük seyahatten döndüğünde karısı Agustina'yı bir otel odasında histeri nöbetleri geçirirken bulur. Adeta kendi zihninde kaybolmuş gibidir. Gerçeğe paralel bir evrendedir sanki Agustina. Bizimkinden çok uzak olmayan ama geçit de vermeyen bu evrende, kocası Aguilar’ın bildiği ama anlamadığı bir dili konuşur Agustina. Ne yapacağını şaşıran Aguilar dehşete kapılır: "Karımın altüst olmuş aklı beni ısıran bir köpek adeta ama aynı zamanda havlamaları arasından bana yardım çığlığı gönderiyor ve ben de nasıl cevap vereceğimi bilemiyorum. Agustina aç, yaralı evine dönmek isteyip de başaramayan, ertesi saniye bir zamanlar evi olduğunu bile hatırlamayan bir sokak köpeği." Karısını iyileştirmek için çare arayan Aguilar, Agustina ve ailesine ilişkin birtakım sırlara ulaşır. Aguilar'ın, Agustina'nın, Agustina'nın eski sevgilisi Midas'ın ve Agustina'nın dedesi Nicolás'ın zihninden çarpıcı bilinç akışlarıyla aktarılan dört parçalı hikâyede, parçalar birleştikçe Agustina'nın hezeyanının nedeni de yavaş yavaş belirmeye başlar.Laura Restrepo, gerçeklikle düşselliği, tarihle haberciliği bir araya getiren tarzıyla tam da Güney Amerika edebiyatının büyülü gerçeklikle kirli gerçeklik arasındaki sınırında duruyor. Kurmacanın verdiği özgürlükle, gerçekleri kendi yorumlarını katarak genişleten Restrepo romanlarının ikili bir karakteri var: Katı bir gerçekçiliğe karşı zengin bir hayal dünyası. Restrepo, bu romanında, klasik tragedyalara özgü temaları kullanmış. Ön planda okuru hemen içine çekecek bireysel dramlar; gizem, aşk, ihanet, karmaşık ilişkiler yer alıyor. Arka planda ise Kolombiya’nın çatışmalı ve acılı tarihi...Hezeyan, savaş ve yolsuzluk nedeniyle zarar görmüş bir ülkenin çaresiz insanlarının hayatta kalmak için verdiği gündelik mücadeleyi anlatıyor. Umudunu hiç yitirmeyen insanlar bunlar; önlerindeki engelleri aşmaya yetecek kadar güçlü bir iradeye sahipler. Başarmak için ihtiyaç duydukları yegâne duygu ise yakınlarının sevgisi... Kolombiyalı yazar, gazeteci ve aktivist Laura Restrepo, Hezeyan adlı romanında bir kadının hezeyanlarla darmadağınık olmuş bilincinden ülkesi Kolombiya'nın tarihine bakıyor.
Aguilar, işsiz bir profesördür. İlk evliliğinden olan çocuklarını görmek için çıktığı birkaç günlük seyahatten döndüğünde karısı Agustina'yı bir otel odasında histeri nöbetleri geçirirken bulur. Adeta kendi zihninde kaybolmuş gibidir. Gerçeğe paralel bir evrendedir sanki Agustina. Bizimkinden çok uzak olmayan ama geçit de vermeyen bu evrende, kocası Aguilar’ın bildiği ama anlamadığı bir dili konuşur Agustina. Ne yapacağını şaşıran Aguilar dehşete kapılır: "Karımın altüst olmuş aklı beni ısıran bir köpek adeta ama aynı zamanda havlamaları arasından bana yardım çığlığı gönderiyor ve ben de nasıl cevap vereceğimi bilemiyorum. Agustina aç, yaralı evine dönmek isteyip de başaramayan, ertesi saniye bir zamanlar evi olduğunu bile hatırlamayan bir sokak köpeği." Karısını iyileştirmek için çare arayan Aguilar, Agustina ve ailesine ilişkin birtakım sırlara ulaşır. Aguilar'ın, Agustina'nın, Agustina'nın eski sevgilisi Midas'ın ve Agustina'nın dedesi Nicolás'ın zihninden çarpıcı bilinç akışlarıyla aktarılan dört parçalı hikâyede, parçalar birleştikçe Agustina'nın hezeyanının nedeni de yavaş yavaş belirmeye başlar.Laura Restrepo, gerçeklikle düşselliği, tarihle haberciliği bir araya getiren tarzıyla tam da Güney Amerika edebiyatının büyülü gerçeklikle kirli gerçeklik arasındaki sınırında duruyor. Kurmacanın verdiği özgürlükle, gerçekleri kendi yorumlarını katarak genişleten Restrepo romanlarının ikili bir karakteri var: Katı bir gerçekçiliğe karşı zengin bir hayal dünyası. Restrepo, bu romanında, klasik tragedyalara özgü temaları kullanmış. Ön planda okuru hemen içine çekecek bireysel dramlar; gizem, aşk, ihanet, karmaşık ilişkiler yer alıyor. Arka planda ise Kolombiya’nın çatışmalı ve acılı tarihi...Hezeyan, savaş ve yolsuzluk nedeniyle zarar görmüş bir ülkenin çaresiz insanlarının hayatta kalmak için verdiği gündelik mücadeleyi anlatıyor. Umudunu hiç yitirmeyen insanlar bunlar; önlerindeki engelleri aşmaya yetecek kadar güçlü bir iradeye sahipler. Başarmak için ihtiyaç duydukları yegâne duygu ise yakınlarının sevgisi... Kolombiyalı yazar, gazeteci ve aktivist Laura Restrepo, Hezeyan adlı romanında bir kadının hezeyanlarla darmadağınık olmuş bilincinden ülkesi Kolombiya'nın tarihine bakıyor.