Mengue Yürümek, Koşmak, Yüzmek’te Rimbaud’nun Habeşistan’daki günlerinden Rousseau ve Kerouac’ta sıkça rastlanan yola koyulma fikrinin felsefi incelemesine, tanrısal tapınma aracı olarak antik spor müsabakalarından bedenin denizde aldığı “oluşlar”a varıncaya dek, spor ve hareket halindeki beden üzerine sistemli düşünce egzersizleri yapıyor.
“Deleuze, istemeden de olsa, Fransız entelektüel seçkinlerin sporu içgüdüsel olarak reddedişine kaptırır kendini. Bu imgelerin tersine çevrilmesi ya da düzeltilmesi bu kitabın yazılmasının gerekçelerinden biridir kesinlikle. Entelektüel dünyanın yansıttığı bu basmakalıp görüşler beni her zaman ironik biçimde gülümsetmiştir. Eğitimimden, doğal fiziksel yeteneklerimden, ayrıca zihinsel şeyleri olduğu kadar sporu da seven, spor tutkunu bir babanın etkisiyle içime çok erken yaşlarda aşılanmış spor aşkından ötürü, onları aynı zamanda birer önyargı gibi görmüşümdür. Antik insan ideali de bundan uzakta gezinmiyor, içinde yetiştiğim, dönemin entelektüellerinin, ‘eleştirel’ zihinlerine, özgürleşmek için çabalamalarına karşın, istemeden de olsa tutsağı oldukları Hıristiyan özneleştirme biçimini paramparça ediyordu.”
Mengue Yürümek, Koşmak, Yüzmek’te Rimbaud’nun Habeşistan’daki günlerinden Rousseau ve Kerouac’ta sıkça rastlanan yola koyulma fikrinin felsefi incelemesine, tanrısal tapınma aracı olarak antik spor müsabakalarından bedenin denizde aldığı “oluşlar”a varıncaya dek, spor ve hareket halindeki beden üzerine sistemli düşünce egzersizleri yapıyor.
“Deleuze, istemeden de olsa, Fransız entelektüel seçkinlerin sporu içgüdüsel olarak reddedişine kaptırır kendini. Bu imgelerin tersine çevrilmesi ya da düzeltilmesi bu kitabın yazılmasının gerekçelerinden biridir kesinlikle. Entelektüel dünyanın yansıttığı bu basmakalıp görüşler beni her zaman ironik biçimde gülümsetmiştir. Eğitimimden, doğal fiziksel yeteneklerimden, ayrıca zihinsel şeyleri olduğu kadar sporu da seven, spor tutkunu bir babanın etkisiyle içime çok erken yaşlarda aşılanmış spor aşkından ötürü, onları aynı zamanda birer önyargı gibi görmüşümdür. Antik insan ideali de bundan uzakta gezinmiyor, içinde yetiştiğim, dönemin entelektüellerinin, ‘eleştirel’ zihinlerine, özgürleşmek için çabalamalarına karşın, istemeden de olsa tutsağı oldukları Hıristiyan özneleştirme biçimini paramparça ediyordu.”