“bana gelirseniz şayet
hiçistanın ardındayım!
hiçistanın ardında bir yer var
hiçistanın ardında havanın damarları
toprağın en uzak yığınında açan çiçeklerden
haber getiren habercilerle doludur.
kumlar üzerinde,
şakayık miracı tepelerine yol alan
zarif atlıların toynaklarının izi var.
hiçistanın ardında istek şemsiyesi açıktır
susamışlık meltemi bir yaprağın dibine koşsun diye
yağmurun çanları çalınır
insan burada yalnızdır
ve bu yalnızlıkta
bir karaağacın gölgesi sonsuza dek akmakta.
bana gelirseniz şayet
yavaş ve yeğni gelin
yalnızlığımın ince çinisi
çatlamasın...”
“bana gelirseniz şayet
hiçistanın ardındayım!
hiçistanın ardında bir yer var
hiçistanın ardında havanın damarları
toprağın en uzak yığınında açan çiçeklerden
haber getiren habercilerle doludur.
kumlar üzerinde,
şakayık miracı tepelerine yol alan
zarif atlıların toynaklarının izi var.
hiçistanın ardında istek şemsiyesi açıktır
susamışlık meltemi bir yaprağın dibine koşsun diye
yağmurun çanları çalınır
insan burada yalnızdır
ve bu yalnızlıkta
bir karaağacın gölgesi sonsuza dek akmakta.
bana gelirseniz şayet
yavaş ve yeğni gelin
yalnızlığımın ince çinisi
çatlamasın...”