Join today and start reading your favorite books for Free!
Rate this book!
Write a review?
Kitabın ve özellikle de çevirinin çok akıcı olması, yazarın duygularını daha derinden ve bu duygularla özdeşleşerek yaşayabilmemize olanak sağlıyor. Fournier’nin de belirttiği gibi hüznün bastırdığı anlarda mizah kullanımı kitabı melankolik bir duyguduruma girmeden okuyabilmemize olanak sağlıyor. Kitap, yalnızlık ve yalnız kalamama durumu hakkında daha derin düşünme süreçleri içine girmeme olanak sağladı.
“Yalnızlık bir eğilimdir ve çok ağırdır. Ben hafif bir kitap yazmaya çalıştım. Viyolonselden daha fazla akordeonun sesinin duyulmasına özen gösterdim, hüzün çok fazla hissedilir olduğunda ise hemen bir iki şaklabanlık yapıp birkaç kahkaha atılsın diye çabaladım.” Harika bir kitaptı. Yaşlanmak ve yalnızlık üzerine yazılmış düşündüren ve ara ara sizi güldürebilen hayatın içinden bir eserdi. Jean-Louis Fournier’in diğer kitaplarını da mutlaka okuyacağım.
Yazarla tanışma kitabım, son kitabı oldu. Bence kısa ve öz metinlerde oldukça derin manalar yüklüyor. Melankolinin soğuk sularında cebelleşiyorsunuz okur olarak, otobiyografik ögeleri ile araya muzip anlatımı ince esprileri de ekleyince tadından yenmez bir okuma oluyor.Soğuk bir haftasonu günü, güzel bir fincan kahve eşliğinde okuyun, yazarın kısa anlatımının altında sayfalardaki boşluklara içinizden bişeler karalamak isteyecek belki kitabınıza kıyamayıp yapmayacak belki de elinizde kalem sürekl...
Altını çizdiğim çokça cümlenin olduğu, melankolik havasıyla insanı hüzünlendiren bir anlatı kitabıydı Tek Yalnız Ben Değilim. Sanırım yazarın tüm kitapları aynı dramatik havaya sahipmiş ama olsun, ben okurum. Üslubu ve değindiği noktaları beğendim çünkü. Bazı okurları sıkabilir, söylemiş olayım.
Jean-Louis Fournier’e bayılıyorum... Türkçeye çevrilen son kitabı ‘Tek Yalnız Ben Değilim’i de çok sevdim. Hatta ‘Muzip Tanrı’sından sonra en sevdiğim Fournier kitabı oldu. Yalnızlık, yaşlılık ve kalabalıklar üzerine şahane bir anlatı. Kısa metinlerden oluşan kitap Fournier’in bence en melankolik kitabı... Mutlaka öneririm...
Yeterince Fournier okudum sanırım ve bu en güzeli değildi...
Une belle surprise. Des réflexions très intéressantes sur la solitude. Je me suis reconnu dans certains passages. Et comme le titre l’indique, cela fait du bien de se rendre compte, qu’on n’est pas seul à être seul. Les solitaires apprécieront et ceux qui le sont moins comprendrons peut-être un peu mieux. Belle lecture!
À la fois tendre, malicieux, mélancolique et extrêmement triste. À la suite de « Mon autopsie » Jean-Louis Fournier dissèque sa solitude, nous parle pour ne pas être seul, pour avoir un écho. Touchant.
J-L. Fournier'i ne kadar sevdiğimi benim takip edenler biliyor. Belki de hayatımı önemli şekilde etkileyebilecek bir durum oldu onun eserleri ile tanışmam - bu etkileme söylemimi ciddiye almayın ama bana çok geçici de olsa bu hazzı yaşama izni verin lütfen :)Maalesef uzun bir şeyler yazamayacağım. Aslında kafamda hepsini yazdım hem de 3 kere. Bir tanesini kağıda döktüm bir tanesini gündüz vakti uzun uzun yazıya dökülecek şekilde tasarladım, sonuncusunu ise gece rüyamda uzun uzun kurgulayınca tam...
‘Üzerinde kırmızı bir kazak olan, saçları kısacık kesilmiş, isminin ‘bilili’ olduğunu söyleyen oğlan, mağazanın girişimde annesini yanına çağırıyor. Yetmiş yıl sonra seksenli yaşlarını sürmeye başlamış hayat dolu Jean Louis, tüm panjurları kapalı olan komşusunun evinin kapısında öfke içinde tepinip söyleniyor.Yanında biri olsun istiyor. Acı veren yalnızlığına daha fazla katlanamıyor.’.Biz seksenli yaşlarını sürmeye başlayan adamı dinliyoruz. Alabildiğine yalnız olan o adamı. Eşini kaybettikten s...
yine çok sevdim. kısa ama duygu yüklü... süslü cümlelere, boğucu anlatımlara ihtiyaç duymadan çok güzel anlatıyor fournier anlatmak istediğini.
Jean Louis Fournier’ı ilk defa okuyorum. Ve son olmayacak. Yüzümde gülümsemeye neden olduğu anların yanında düşündürdüğü anlar oldu. Bazı fikirlerimin destek bulması da belki beni kitaba çekti. Bir günde bitirdim ama sanırım soluklanarak ileride tekrar okuyacağım. Samimiyeti, mizahı çok iyi geldi.
Yaşlılığa, yalnızlığa, hayata ve ölüme dair çok hüzünlü ve çok güzel bir anlatı. Yürek burktuğu kadar güldürüyor da. Ziyadesiyle Fransız. Tam böyle düşünürken yazarın şu cümlelerine rastladım sonlara doğru: ‘’Viyolonselden daha fazla akordeonun sesinin duyulmasına özen gösterdim, hüzün çok fazla hissedilir olduğunda ise hemen bir iki şaklabanlık yapıp birkaç kahkaha atılsın diye çabaladım.’’
Seviyorum yazarın kitaplarını. Çok sade çok içten geliyor nedense. Daha çok yazsın, daha çok okuyalım dediğim kimselerden.
"Dünyanın sonunu bekliyorum, canım ölesiye sıkılıyor."💚
Jean-Louis Fournier’in yalnızlık üzerine ikilemlerden bahsettiği yazılarının bazıları başucu niteliğinde, bazılarıysa fazla naif kalabilir. En sevdiğim bölümleri elbette kalabalıklar içindeki yalnızlıklara dair olanlar. Hüzünlüyken de tebessüm ettiriyor. Sadeliğine rağmen yükü ağır.
Un spleen infini. C’est presque un essai sur la solitude, l’absence et le manque. Les mots sont d’une universalité qui coupe le souffle. Quand le ton devient pesant l’auteur utilise, avec brio, une autodérision rafraîchissante. Un roman comme de la mélancolie brute, j’ai adoré.
ALINTILARSözcüklerin de kendilerine özgü bir mizahı var. Hayatım kötü gittiğinde neden mutsuz olduğumu yazıyorum, böylece ruh halimle dalga geçmeyi başarıyorum. Beni sevenlerin çoğu artık bu dünyada olmadığı için daha az sevildiğimi düşünüyorum. Sizi seven birinin ölümü, artık hayatınızda daha az sevgi olacağı anlamına gelir. Ölenlere beni terk ettikleri için kızıyorum. Her şeye sahip olabilirim, bankalardaki kasaları açıp içlerindekileri alabilirim, ısınmak için banknotları yakabilirim. Asıl ih...
Des fois drôle, parfois triste et généralement désabusé avec une bonne dose d’autodérision, Jean-Louis Fournier se lamente de sa solitude.Dur de finir seul, comme un vieux con lucidehttps://www.noid.ch/je-ne-suis-pas-se...
"Dul(veuf) ve yalnız (seul), bu iki sözcük birbirine ne kadar yakışıyor!İkisinin ortak bir öğresi var: "eu" sesi, Yunancada "iyi" anlamına geliyor.Sözcüklerin de kendilerine özgü bir mizahı var.""Kadınlar beni erkekler kadar korkutmuyor.Savaşta erkekler öldürür, kadınlar iyileştirir, onlar hemşire olurlar. Ağlayan çocukları teselli etmeyi, pasta yapmayı bilirler; ayrıca tenleri de yumuşacıktır, onları öptüğünüzde yanağınıza bir şeyler batmaz, en önemlisi erkekler gibi her konuda hep haklı oldukl...